Başbakan Erdoğan, siyasi yaşamı boyunca hep şu gerçeğe temas etti, inandırmaya çalıştı:
‘Millete rağmen…’
Yani millet yüzde elliye yakın oy vermiş, meclisteki üçte iki sandalye iradesi, ötesi yok.
Moda sözcük ise, ‘Vesayet’
Yıkılmıştı.
12 yıllık AKP iktidarı başarılı çalışmalar yaptı.
Başarılı çalışmaları halk tarafından takdir edildi.
Oysa başarılı çalışmalarının yanına pek çok yanlışı da ekledi, bu yanlışları bir çatıştırma kültürüne dönüştürdü.
Ülke ve ortam gerildi.
Türk siyaset ya da hukuk tarihine malum iki dava damgasını vurdu.
Başbakan özellikle Ergenekon Davası için ‘Savcısıyım’ şeklinde savundu,
Tabi sonuç ortada.
Balyoz Davasındaki süreç zaten belliydi,
Kahraman subaylar bir kumpasla (iktidarın önemli bir ismide tasdik etti) içeri tıkılmıştı
İş döndü dolaştı,
Vesayet, millet sözcüğüne takıldı.
Tarihin en büyük hukuk skandalları belki de beş ya da daha fazla bir süreçten sonra kısmen de olsa bertaraf edildi.
AKP iktidarı vesayet ve millete rağmen sözcükleriyle taraftar bulurken bu silahın kendisini vuracağını hiç düşünmedi.
Ne ki, ısrarla ifade edilen hukuk mutlaka sana da lazım olacak ihtarını bırakınız görmeyi, uymak zahmetine bile katlanmadı.
Bugün bakıldığında Ergenekon Ve Balyoz davalarının birer kumpastan öte bilinçli ve planlı bir saldıranın varlığı ortaya çıktığı anlaşılmışken, bir cepheyi kuvvetledirirken bir cepheyide mağdur ve yengiye yol açtığı görülmektedir.
Dolayısıyla madem ki millete ve vesayete ortamına rağmen dayatma olmuyor AYM’nin kararı gerçekten önemlidir.
Ve dahası sayın Başbakanın o süreçteki tartışma yaratan ifadelerine çok çok önemli bir cevap niteliği taşımaktadır.
Yorum Yapın