Solmuş çiçekleri sevmek zordur. Rüzgâra karşı yürümek. Rengi uçmuş papatyaların kokusu berbat.. Soralım isterseniz, Şu günlerde içinizden geldiği gibi ıslık çalabiliyormusunuz? Yaz’ın son günlerine doğru içinize bir umut ışığı var mı? Özgürlük şarkılarının vadilerden gelen sesine kulak verebiliyormusunuz? Gecenin sessizliğinde yıldızları sayabiliyormusunuz tek tek? İçiniz sevince boğuluyor mu bir dakikalığına da olsa? Karşı kıyıdan sahile vuran dalgaların ritmine ayak uydurabiliyor musunuz sessizce? Bir kuytu köşede uzaklara odaklabiliyormusunuz? Kurdu, kuşu, böceği karıncayı sevebiliyormusunuz isteyerek… Her taraftan yükselen acı çığlıkları duyduğunuzda zor değil mi? Zor değil mi mutlluuk sözcüklerini bir araya toparlayabilmek? Peki neden? Neden özgürlükte, insanca yaşamda, insan olmanın verdiği değeri korumak zor? Yaşlı dünyada neden birbirimize sarılabilmek imkansız.. Şu günlerde bir yazar ne yazabilir ki ilgisini çeksin okuyucunun, Şu günlerde yazar bir tatlı dize sıkıştırabilsin ki köşesinin kenarına tat versin. Ne var ki olmuyor, yok.. Çünkü solmuş çiçekleri sevmek zordur, Rüzgâra karşı yürümek gibi. İnsanoğlunun insan gibi yaşamayı hala öğrenemediği gibi.. Yaşlı dünyanın nimetlerini hala bulamadığı gibi.. Sizi avutacak size moral verecek bir şeyleri yazabilmek gerçekten güç, istesem de içimden gelmiyor doğrusu..
Yorum Yapın