Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkenin 12. Cumhurbaşkanı.
2002’den bugüne yaşadığı siyasi serüven belli.
Beğenirsiniz beğenmezsiniz,
Eleştirirsini, eleştirmezsiniz…
Bu ülkeye hizmet etmiş ve de Çankaya’yı istemese de bu ülkeye Cumhurbaşkanı seçilmiş siyasetçi olarak tarihte yerini almıştır.
Sayın Erdoğan’ı, AKP Genel Başkanlığı dahil ve Cumhurbaşkanlığı süresince izlediği tutumu eleştiren, benimsemeyen bir isim olarak gerçekten şu günlerde sarf ettiği cümleleri okudukça kendilerini üzülerek takip ettiğimi de belirtmek istiyorum.
Daha milletvekili değilken bile Beyaz Saray’da kabul gören Erdoğan’ın bana göre pek çok tartışılabilecek siyasi politikalarıyla gelinen noktada koca Cumhuriyetin içerisinde bulunduğu konum üzüntü verici boyuttadır.
Kabul edelim ki,
Özellikle 2011 yılından sonra ve de (öncesi var diye de bilirsiniz) mutlak tek adam Erdoğan hem partisini hem de Cumhurbaşkanlığını zaferle iktidara taşıdı hem de 12. Cumhurbaşkanı sıfatını elde etti.
Muhalefetin yanlış üstüne yanlış hamleleriyle ve de sandığı boykot eden pek çok seçmenin katkısıyla da Cumhurbaşkanı oldu.
Sayın Erdoğan’ın Beştepe’deki 1150 odalı sarayının bugün tartışılan pek çok yönü bir tarafa, parti üzerindeki etkinliğini sürdürmesi, Başbakan olarak atanan ismi etkisiz hale getirmesi, hala parti üzerinde pek çok konuda direktif veriyor olması bilahare şuan ki ülkenin yaşadığı pek çok çıkmazı da beraberinde getirmiştir.
Nereden başlayalım!
Sayın Cumhurbaşkanı,
Küba’da camii hayaliyle başladığı yolculuğuna,
Kadın Erkek eşitliğinin fıtrata ters düşen sözleriyle,
301 madenciyi toprağa verdiğimiz Soma facia sonrası fıtrat tanımıyla,
Kabataş olaylarını yeniden tırmandırma amacını güden onca delile rağmen söylemleriyle,
Dolmabahçe’de içki içildiği dayatmasını sürekli kamuoyuyla paylaşmasıyla,
Merkez Bankası başkanıyla giriştiği söz düellosuyla,
Ekonomiyi bir şekilde dengede tutmaya çaba gösteen Ali Babacan’la yaşadığı tartışmayla,
Terör örgütüyle görüşmediği ifade eden o malum ifadeleriyle,
Başörtüsü üzerinden verdiği mesajlarıyla,
AYM,
Mahkemeler,
Hâkim, savcı, polis, emniyet üzerinde tartışmaları bitirmeyen gündemde kalma adına ortaya attığı iddialarla ve daha pek çok nedenlerle;
Sayın Erdoğan bugüne kadar hep tartışılan isim oldu ve tartışılmaya da devam ediliyor.
Hepsi bi yana,
Doğrusu muhalif basının sayfalarına düşen Harp Akademileri konuşmasının satır araları,
Gerçekten düşündürücüdür;
Gerçekten üzüntü verici boyuttadır.
Anımsayınız,
Silivri’nin, Hasdal’ın, Mamak’ın, Maltepe’nin
Izdırapla dolduğu yıllar da, gözü yaşlı ailelerin haykırışlarının göklere yükseldiği zamanının güz sayfalarında,
İntihar eden, kızıyla oynarken vefat eden asil komutaların henüz acıları hafızalardan silinmemişken,
Sayın Edoğan’ın ‘Hepimiz kandırılırdık’ sözcükleri gerçekten inandırıcı değildir.
Kaldı ki,
Türk siyaset tarihine damgasını vurmuş, Türkiye Cumhuriyetinin genleriyle oynanmak istenmiş bu davaların en hızlı döneminde sayın Cumhurbaşkanının ifadeleri hala tazeliğini korumaktadır.
Tarih o sözleri bir gün yerinden çıkartıp gerçeklerle yüzleştireceği gün ise inanın çok ama çok yakındır.
Ve bir genel seçim öncesi itiraf edilen bu açıklamaların ise ne Erdoğan’ın ifadelerine ne de bu konuda hiçbir şey olmamış gibi davranılmasına sebep olmayacaktır.
Yorum Yapın