Ben Berrin Yılmaz sizlere şurada doğdum şurada yaşadım demek istemiyorum…
Hepimizin yaşanmışlıkları kendine aittir.. fakat o yaşanmışlıkların ortak noktalarından bahsetmek istiyorum…
İnsanın kendi çizdiği labirent inde yolculuk ederken, bir yaş gelir, o noktada artık bazı köşeleri bazılarına verirsin.
Yerler edindirirsin onlara. İyi mi kötü mü bilmem. Ama yaşı ilerledikçe, labirent inde kaybolmaz artık insan, içinde dönüp durduğu benliğinin parçalarını tutan elleri bilir.
Düşüp kalktığı çukurları bilir, tökezlediği noktaları görür.
Ömrü, neredeyse yarıladığın zaman, tutulmadık bir dolu- bir boş köşe içinde, birçok duyguyla köşe kapmaca oynamaktan yine de vazgeçemezsin.
Labirentin işgal altındaki köşelerinde; suçlular, en büyük aşklar, en çok sevilenler, yitirilmiş kişiler, en mutlu olunduk zamanlar, çekilen tüm acılar koltuklarına yerleşmiş hep birlikte seni seyrederler.
İnsan bilmediği şeyden korkar, ben bildiğim şeylerden korkarım.
O labirent in köşelerinde yerleşen duyguları iyi bilirim, kendi labirentimi de, hapishanemi de tanırım ben.
Özgürlüklerimin karıştığı uçsuz bucaksızlıkları da bilirim.
Bazen her şeyi yıkmaya bir sel gerekir.
Yeniden inşa etmek istemeyeceğin kadar yıkılıp dökülünce her şey, belki peşinden bir ferahlık da gelir.
Onu görmeyi yolun diğer yarısına erteledik. Bu gün bir zamanlar bana yazılmış en güzel mektupları buldum. Oturup yeniden okudum. İçinde her şey vardı; labirent in içinde köşe başlarını tutan her şey.
“Ömrümüzün sonuna dek” diye kurulan cümlelerden korkuyorum ben… J
Açtım müzikçaları ‘I Know What It Is To Be Young ‘ ı dinliyorum…
Hayat ne güzel…
Zaman koşuyor…